
yazmışlar, şiirleştirmişler, bestelemişler, resmetmişler. hepsinin bir derti varmış. derdini dökmüş anlatmışta anlatmış. yetmemiş devamını da anlatmaya soyunmuş ikincinin başlığının yanına roma rakamıyla 2 yazarak. bazısı başlık dahi atmamışta biz başlıklara alıştık bulması kolay olsun diye sonradan gelmiş başlığı derleyen toparlayan tarafından. başlık atana da yar etmemişler o başlıkları bazen. yine mi çiçek demiş şair, adı madam despina kalmış. ara ki bul ondan sonra. ama arayanınında bulanında derdi aynıymış. nasıl yorumladığı neler hissettiğiymiş bakarken, dinlerken, okurken, resmederken...
herkesin bir derdi var. herkes kendine göre bir dert buluyor dertsiz başına. derdi olunca önemli insan zannettirecek ya çevresine kendisini. o da takılıyor bir yerlere eninde sonunda takıntılı olup çıkıyor bilimsel olarak. ama asıl varolan insanın tutunma çabası oluyor. bir yerlerden tutunuyor. bu fani dünyada o tuttuğu dalla ayakta kalmaya çalışıyor. biri nazım oluyor şiirlerini okuyup isyan ettiriyor, biri yunus oluyor okudukça insanlığı öğretiyor. bazısı orhan oluyor. basitliğin kudretine tapıyor. basitlikte buluyor kendine göre dengeyi. asıl öğreti bu aslında. o bulduğu dal her halükarda uçurumun kenarında kendini zar zor tutmaya çalışan, aşşağıdan bakıldığında imrenilen, yukarıdan bakıldığında küçümsenen bir kök oluyor ama tutanın hayattaki gayesi olmaktan kendini alıkoyamıyor. onun da bir derdi oluyor sonrasında. ya che gibi markalaşıyor ister istemez. ya ata gibi yol gösterici oluyor...
kısacık bir hayat verdiğimiz savaş. sorduğumuz sorular. kısacık bir hayatı çözümleme çabası. yarın sabaha çıkacağı belli olmayan milyonlarca insanın saçma sapan bir uğraşı bir bakıma. yada orhan veliye göre öyle de shakespeare'in derinlikleri bambaşka. ama aslı hayatın içinde saklı. geçmişe özenenlere inat zamanını yaşamayı bilen. savaşını sadece "an" için verenlere bir ödülü olmalı bu hayatın. gerisi fasarya...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder