bu ülkede eğitim öğretim almak demek zorluk çekmek demektir. eğer ilkokulda simit alırken meyva suyu alamamışsanız bir gün, ballandıra ballandıra anlatırsınız bu durumu. hele ki sıra arkadaşınız o gün okula getirdiği çikita muzunu ucundan da olsa sizinle paylaşmadıysa ve gözünüzün içine baka baka yediyse. en kral ilkokul hikayesini siz yazmış olabilirsiniz hafif tebessüm hafifte mahrur bir edayla anlatırken.
baba, dede, kolejde okuyan dayı, enişte, hala, teyze hepsi büyük bir zorluk çekmiştir bu noktaya gelene kadar. birinin zamanında ilkokul 3 senedir. diğeri okuduğu sanat okulunu üniversiteyle bir tutmaktadır. adamın üniversiteden anladığı tarım aletleri bölümü olunca mantıklı geliyor tabii. neyse efendim bu ülke kolay kurulmadı işin özünde. herkesin kendi çapında derdi tasası oldu pek tabii ki. onca borç, 29 buhranı falan derken yoksulluk fakirlik diz boyuydu. hoş halen daha pek bir farkımız yok ama artık en azından okumak istesenizde istemesenizde liseyi zorla bitirtip sırf askerden kaçasın diye açıköğretimi bile geçebiliyorsun hoplaya zıplaya. yahu öss den 107 puan alıp (2003 te yürürlükte olan sisteme göre) her yeri kazanıyorum diyen adam gördü bu gözler. sonradan anladık. açıköğretimde her yeriymiş... (dünyanın en gereksiz eğitim sisteminin en gereksiz modelidir şu açıköğretim saçmalığı. mantığını anlayabilen, sebebini kavrayabilen varsa bu sistemin, bir zahmet beni bilgilendirsin.)
bunca zor yetişen ama yetiştiği sistemden de zerre hazetmeyen bu ülke vatandaşlarına "köy enstitüsü" gibi bir model sunulmuş zamanında. köylü halka; köyde yetişen, köyün şartlarını bilen ve köy için çalışacak olan adamlar eğitilmiş. ancak tam olarak meyvaları toplanmadan kapatılmış çeşitli sebeplerle. köy enstitüsü olmamış sanat okulu açmışlar. o da olmamış kredili sistem gibi bir ton zırvalıkla süslemiş türk eğitim öğretim sistemini. "lan ne anlar 15 yaşındaki çocuk kredili sistemden. sanki ortaokulda felsefe dersi mi verdin adama da kendini tanıyabilip hayatına yön versin" diyenlerde dinlenmemiş. o sırada piyasaya çıkan 1-2 kuşakta böyle böyle deneme tahtasına döndürülmüş.
konumuz şu videodaki adam aslında. "ohuyom ben yaa" diyerek fenomen olan, kimbilir hangi cezaevindedir şimdi dediğimiz. cezaevinde değilse bile kimbilir kimin iti köpeğidir diye tahmin yürüttüğümüz çocuk. bir önceki cümle de adam dedim ancak çocuk daha iyi tanımlayacak kendisini. zira bu kişi 18 yaşını geçmemiş muhtemelen. yani okul arkadaşları 18 yaşını geçmeyen nereye çeksen oraya gelir diyebileceğimiz bir sürü fırlama,zibidi veya en nihayetinde çocuk! bu çocukla aynı sıraları paylaşan, bu çocukla aynı kantinden alışveriş yapmak zorunda kalan bir sürü insan var bu memlekette. akli dengesi yerinde olmadığı anlaşılan saçma sapan hareketlerle abilerim dediği veya diyebileceği adamları korumaya çalışan bir piyon. kendinden geçmiş belki de haplanmış yada haplanacak bu aciz çocuk. bir sürü sebebi vardır bunun bu hale gelmesinde. bir sürü yan etken veya ana etken. ancak bir gerçek var ki bu dandik eğitim sisteminin yetiştirdiği bu çocuk dandik ceza ve tutuk evi sistemimiz sayesinde yanımızda gezinecek veya geziniyor. biz de bunlardan korunalım diye güvenlik görevlerine, güvenlikli sitelere, alarm sistemlerine paralar döküyoruz. it gibi çalışarak kazandığımız paraları. sistemin bize "şaka gibi" sunduğu bu çocuktan korunmak için sistemin korunma yöntemleriyle kendimizi savunuyoruz. bu çocuk aslında biziz, bu çocuk solumuzda ki kötü melek. bu çocuk bizim altbenliğimiz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder