5.16.2009

pakize (i)



hayvanlarla aram genel olarak iyidir. amcamın "dino" serisi köpekleriyle bağlarda bahçelerde arkadaşımmış gibi koşarak ve konuşarak başlayan ilişki, tipik bir türk evinin evcili muhabbet kuşu "çapkın"ın bize taşınmasıyla devam etmiştir. her türlü evcil hayvanı severim, sıkarım, severken sıkarım, sıkarken severim, haliyle hırpalarım. hayvan sevgisine böyle bir bakış açısı getiren bene yaklaşık 9 aydır "pakize" isimli bir kedi eşlik ediyor. ev arkadaşımın ankaradayken satın aldığı pakize gördüğüm en sevimli, en güzel, en asil hayvanlardan biri. tam bir hanım olan pakize istanbul'daki hayatına 7.katta bir evde başladı.

zemin kattaki hayatını bırakıp 7. kata taşınan pakizenin alışma evresinde elimizden geldiğince biraz sakınıp, biraz elimizde aşşağıya baktırtıp merakını dindirmeye çalıştık. ancak pakizenin bulunduğu yüksekliği algılayıp algılamadığı, algılıyorsa neden hala aval aval pencereden aşağıya baktığıysa akıllarda hep bir soru işareti olarak yerini koruyordu.

ev arkadaşım hayvanı her daim pencere ve balkondan sakınmaya çalışırken, ben kendi gözetimimizde balkona çıkartıp hem güneşten hemde temiz havadan faydalanması gerektiğini savundum. böylece asıl doğası olan sokağın havasını az da olsa soluyabilecek, güneşinde tadını çıkarabilecekti. bu bağlamda da yaklaşık 1 aydır balkon ve civarında bulunduğum süre içerisinde bu akıllının balkona gözetimim altında çıkmasına izin verdim.



dün bütün gece açık olan balkon kapısına karşılık bu hanım kızımız zamanının çoğunu salondaki minderlerde yatarak geçirmeyi tercih etti. ancak gece 3 civarında uyanan pakize önce bacaklarımın çevresinde dolandı kısa bir süre sonra da balkona çıktı. genel olarak balkona çıktığında başında durduğum ve o sırada duramayacağımı bildiğim için hayvanı balkondan alıp koridora attım. oyalanması için de her daim kapalı tuttuğum odamın kapısını açtım...

okulla ilgili bir takım işlerimi yapmamdan dolayı sabahlamayı düşünüyordum dün gece. sabahlamanında en güzel yollarından biri tabii ki kahvedir. uykumun geldiğini hissettiğim sırada kahve almak için mutfağa gittim. ancak döndüğümde hayatımızda önemli bir yeri olan tuvalet gerçeğini farkettim. banyoya doğru koridorda giderken bir tuhaflık vardı. odama göz ucuyla bakıp koridordan geçerken pakize'yi göremiyordum. içime bir kurt düştü ve odaya girip bakınmaya başladım. ne yatağın en yumuşak yerine sinmiş yatıyordu, ne dolabın üzerine çıkmış laptop çantasını kendine yatak yapmıştı, ne de kaloriferin altına girip kendine "vakit ayırmayı" tercih etmişti. oda da yoktu. koridora çıktım orada da yok. ev arkadaşımın odasıyla mutfağın kapısı zaten kapalı, banyoda olmadığından da eminim. peki nerede bu kız?

salon ve balkonda yaptığım derinlemesine araştırmalar koltuğun sandığının içine de girmediğini, minderlerin içinde de bir yere sinmediğini gösteriyordu. geriye tek bir yer kalıyordu o da balkon. balkonda hepi topu 8 metrekarelik bir yer iken onu görememek neredeyse imkansızdı. sanırım aşşağıya düşmüştü!

hızla giyindim ve kendimi sokağa attım. balkondan düşme ihtimali üzerinde durup balkonun hizzasında ki yerlere bakıyordum. ne bir kan izi ne başka bir şey. evde olmadığına emin olduğum içinde bu durum biraz içimi rahatlatmıştı. her halde bir efsane daha gerçekleşmiş. 7. kattan düşen/atlayan bir kediye gene bir şey olmamıştı. muhtemelende buralarda bir yerlerde dolaşıyordu şimdi "dağdan şehre inmiş" misali.




apartmanın bulunduğu ada çevresinde bir tur atmaya karar verdim. sabahın köründe pakize pakize diye dolaşan birini gören pazarcı esnafının şaşkın bakışları altında turumu tamamlıyordum. ama pakizesiz bir şekilde. tam apartmanın yakınına geldiğim sırada apartman kapısının düşmüş olabileceğini tahmin ettiğim yönünün tam tersi doğrultuda, köşeye sinmiş, beyaz bir şey gördüm. sandım ki diğer kedilerden korkmuş, sandım ki tırsaklığından sinmiş oraya. düştüğü yerdeki kanların belki de üzerine basarken umudum en üst seviyedeydi. oysa yanına gittiğimde gerçeklerin farklı olduğunu gördüm. ağzı ve kıç tarafı kan içerisindeydi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

tali yol

anlamlı (11) futbol (6) anlamsız (5) ben (5) birey (5) toplum (4) öteki (2) atarım tutar belki (1) atatürk (1) benten (1) müzik (1)

gözetmenler

Nineteen Eighty-Four

Nineteen Eighty-Four